Kuran.com

معاني القرآن

search

Suara Suresi

    Tâ. Sîn. Mîm. End of Ayah 1 Bunlar, apaçık Kitab´ın âyetleridir. End of Ayah 2 (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! End of Ayah 3 Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır. End of Ayah 4 Kendilerine, o çok esirgeyici Allah´tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. End of Ayah 5 Üstelik (ona) «yalandır» derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir. End of Ayah 6 Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik. End of Ayah 7 Şüphesiz bunlarda (Allah´ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler. End of Ayah 8 Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 9 (10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. End of Ayah 10 (10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. End of Ayah 11 Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum. End of Ayah 12 (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun´a da elçilik ver. End of Ayah 13 Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum. End of Ayah 14 Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz. End of Ayah 15 Haydi Firavun´a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi´nin elçisiyiz; End of Ayah 16 İsrailoğullarını bizimle beraber gönder. End of Ayah 17 (Kendisine Allah´ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? End of Ayah 18 Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin! End of Ayah 19 Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım. End of Ayah 20 Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. End of Ayah 21 O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir. End of Ayah 22 Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir? End of Ayah 23 Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. End of Ayah 24 (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi. End of Ayah 25 Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir. End of Ayah 26 Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi. End of Ayah 27 Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir. End of Ayah 28 Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi. End of Ayah 29 Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi. End of Ayah 30 Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi. End of Ayah 31 Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)! End of Ayah 32 Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! End of Ayah 33 Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! End of Ayah 34 Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz? End of Ayah 35 Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder; End of Ayah 36 Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler. End of Ayah 37 Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi. End of Ayah 38 Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi. End of Ayah 39 (Firavun´un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler. End of Ayah 40 Sihirbazlar geldiklerinde Firavun´a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler. End of Ayah 41 Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız. End of Ayah 42 Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi. End of Ayah 43 Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun´un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler. End of Ayah 44 Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! End of Ayah 45 (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. End of Ayah 46 (47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler. End of Ayah 47 (47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler. End of Ayah 48 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! End of Ayah 49 «Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.» End of Ayah 50 «Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.» End of Ayah 51 Musa´ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik. End of Ayah 52 Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: End of Ayah 53 «Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır.» End of Ayah 54 «(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.» End of Ayah 55 «Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız.» (diyor ve dedirtiyordu). End of Ayah 56 (57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık. End of Ayah 57 (57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık. End of Ayah 58 Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık. End of Ayah 59 Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler. End of Ayah 60 İki topluluk birbirini görünce, Musa´nın adamları: İşte yakalandık! dediler. End of Ayah 61 Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. End of Ayah 62 Bunun üzerine Musa´ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu. End of Ayah 63 Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. End of Ayah 64 Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. End of Ayah 65 Sonra ötekilerini suda boğduk. End of Ayah 66 Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. End of Ayah 67 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 68 (Resûlüm!) Onlara İbrahim´in haberini de naklet. End of Ayah 69 Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti. End of Ayah 70 «Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz» diye cevap verdiler. End of Ayah 71 İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? End of Ayah 72 Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı? End of Ayah 73 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk. End of Ayah 74 (75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? End of Ayah 75 (75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? End of Ayah 76 İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); End of Ayah 77 Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O´dur. End of Ayah 78 Beni yediren, içiren O´dur. End of Ayah 79 Hastalandığım zaman bana şifa veren O´dur. End of Ayah 80 Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O´dur. End of Ayah 81 Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O´dur. End of Ayah 82 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. End of Ayah 83 Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle! End of Ayah 84 Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl. End of Ayah 85 Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır. End of Ayah 86 (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. End of Ayah 87 O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. End of Ayah 88 Ancak Allah´a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). End of Ayah 89 (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır. End of Ayah 90 Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir. End of Ayah 91 (92-93) Onlara: Allah´tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir. End of Ayah 92 (92-93) Onlara: Allah´tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir. End of Ayah 93 (94-95) Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. End of Ayah 94 (94-95) Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. End of Ayah 95 Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler: End of Ayah 96 Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. End of Ayah 97 Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. End of Ayah 98 Bizi ancak o günahkârlar saptırdı. End of Ayah 99 (100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz. End of Ayah 100 (100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz. End of Ayah 101 Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak! End of Ayah 102 Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. End of Ayah 103 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 104 Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar. End of Ayah 105 Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? End of Ayah 106 Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. End of Ayah 107 Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. End of Ayah 108 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. End of Ayah 109 Onun için, Allah´tan korkun ve bana itaat edin. End of Ayah 110 Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç! End of Ayah 111 Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur. End of Ayah 112 Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz! End of Ayah 113 Ben iman eden kimseleri kovacak değilim. End of Ayah 114 Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım. End of Ayah 115 Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın! End of Ayah 116 Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı. End of Ayah 117 Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar. End of Ayah 118 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık. End of Ayah 119 Sonra da geri kalanları suda boğduk. End of Ayah 120 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. End of Ayah 121 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 122 Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. End of Ayah 123 Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? End of Ayah 124 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. End of Ayah 125 Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. End of Ayah 126 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. End of Ayah 127 Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz? End of Ayah 128 Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? End of Ayah 129 Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? End of Ayah 130 Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin. End of Ayah 131 (132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. End of Ayah 132 (132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. End of Ayah 133 (132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. End of Ayah 134 Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum. End of Ayah 135 (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir. End of Ayah 136 Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir. End of Ayah 137 Biz azaba uğratılacak da değiliz. End of Ayah 138 Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler. End of Ayah 139 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 140 Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. End of Ayah 141 Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? End of Ayah 142 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. End of Ayah 143 Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. End of Ayah 144 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. End of Ayah 145 (146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? End of Ayah 146 (146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? End of Ayah 147 (146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? End of Ayah 148 (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz). End of Ayah 149 Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin. End of Ayah 150 (151-152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın. End of Ayah 151 (151-152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın. End of Ayah 152 Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! End of Ayah 153 Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. End of Ayah 154 Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. End of Ayah 155 Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir. End of Ayah 156 Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular. End of Ayah 157 Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. End of Ayah 158 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 159 Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. End of Ayah 160 Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? End of Ayah 161 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. End of Ayah 162 Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. End of Ayah 163 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. End of Ayah 164 (165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! End of Ayah 165 (165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! End of Ayah 166 Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! End of Ayah 167 Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! End of Ayah 168 Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar. End of Ayah 169 Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. End of Ayah 170 Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu). End of Ayah 171 Sonra diğerlerini helâk ettik. End of Ayah 172 Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! End of Ayah 173 Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler. End of Ayah 174 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 175 Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı. End of Ayah 176 Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? End of Ayah 177 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. End of Ayah 178 Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. End of Ayah 179 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. End of Ayah 180 Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. End of Ayah 181 Doğru terazi ile tartın. End of Ayah 182 İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. End of Ayah 183 Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah)tan korkun. End of Ayah 184 Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! End of Ayah 185 Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz. End of Ayah 186 Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır. End of Ayah 187 Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi. End of Ayah 188 Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi! End of Ayah 189 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. End of Ayah 190 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. End of Ayah 191 Muhakkak ki o (Kur´an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. End of Ayah 192 (193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. End of Ayah 193 (193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. End of Ayah 194 (193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. End of Ayah 195 O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır. End of Ayah 196 Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? End of Ayah 197 (198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. End of Ayah 198 (198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. End of Ayah 199 (200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. End of Ayah 200 (200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. End of Ayah 201 İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. End of Ayah 202 O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir. End of Ayah 203 (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı? End of Ayah 204 (205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! End of Ayah 205 (205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! End of Ayah 206 Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır. End of Ayah 207 (208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz. End of Ayah 208 (208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz. End of Ayah 209 O´nu (Kur´an´ı) şeytanlar indirmedi. End of Ayah 210 Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez. End of Ayah 211 Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. End of Ayah 212 O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! End of Ayah 213 (Önce) en yakın akrabanı uyar. End of Ayah 214 Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir. End of Ayah 215 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım. End of Ayah 216 Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. End of Ayah 217 O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. End of Ayah 218 Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor). End of Ayah 219 Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O´dur. End of Ayah 220 Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? End of Ayah 221 Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. End of Ayah 222 Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. End of Ayah 223 Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. End of Ayah 224 (225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? End of Ayah 225 (225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? End of Ayah 226 Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah´ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. End of Ayah 227

Copyright © 2025 Kuran.com All Rights Reserved.

keyboard_arrow_up