Kuran.com

معاني القرآن

search

Kalem Suresi

    (1-2) Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki (Resûlüm), sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. End of Ayah 1 (1-2) Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki (Resûlüm), sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. End of Ayah 2 Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır. End of Ayah 3 Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. End of Ayah 4 (5-6) Hanginizde delilik olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da. End of Ayah 5 (5-6) Hanginizde delilik olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da. End of Ayah 6 Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O´dur. End of Ayah 7 O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! End of Ayah 8 Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. End of Ayah 9 (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. End of Ayah 10 (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. End of Ayah 11 (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. End of Ayah 12 (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. End of Ayah 13 (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. End of Ayah 14 Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, «Öncekilerin masalları!» der. End of Ayah 15 Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz). End of Ayah 16 (17-18) Biz, vaktiyle «bahçe sahipleri»ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı. End of Ayah 17 (17-18) Biz, vaktiyle «bahçe sahipleri»ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı. End of Ayah 18 (19-20) Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi. End of Ayah 19 (19-20) Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi. End of Ayah 20 (21-22) (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler. End of Ayah 21 (21-22) (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler. End of Ayah 22 (23-24) Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular. End of Ayah 23 (23-24) Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular. End of Ayah 24 (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. End of Ayah 25 Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. End of Ayah 26 Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! End of Ayah 27 İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size «Rabbinizi tesbih etsenize» dememiş miydim? End of Ayah 28 Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler. End of Ayah 29 Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. End of Ayah 30 (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz. End of Ayah 31 Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O´nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. End of Ayah 32 İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi! End of Ayah 33 Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır. End of Ayah 34 Öyle ya, (Allah´a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? End of Ayah 35 Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? End of Ayah 36 Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz? End of Ayah 37 Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? End of Ayah 38 Yoksa, «Ne hükmederseniz mutlaka sizindir» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? End of Ayah 39 Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? End of Ayah 40 Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını! End of Ayah 41 O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler. End of Ayah 42 Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı). End of Ayah 43 (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur´an´ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz. End of Ayah 44 Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim fendim çok sağlamdır! End of Ayah 45 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? End of Ayah 46 Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar? End of Ayah 47 Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti. End of Ayah 48 Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı. End of Ayah 49 Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı. End of Ayah 50 O inkâr edenler Zikr´i (Kur´an´ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) «Hiç şüphe yok o bir delidir» derler. End of Ayah 51 Oysa o (Kur´an), âlemler için ancak bir öğüttür. End of Ayah 52

Copyright © 2025 Kuran.com All Rights Reserved.

keyboard_arrow_up